Atama bekleyen Gıda Mühendislerinin bizlere ulaştırdığı yazıyı sizinle paylaşmak istiyoruz. Umarız sayın yetkililer bu yazıyı okur ve gerekli açıklamayı yaparlar.
DAHA NEYİ NE KADAR BEKLEYECEĞİZ ???
Çorum’da 110 öğrenci okulda yedikleri öğle yemeğinden zehirlendi !!!
Ağrı Doğubayazıt’ta 200 kişi düğünde yedikleri yemekten zehirlendi !!!
Niğde Bor’da 24 tarım işçisi yedikleri öğle yemeğinden zehirlendi !!!
Adıyaman Kahta’da 230 öğrenci yurtta yedikleri akşam yemeğinden zehirlendi!!!
Ankara Güdül’de 70 kişi termal tesiste yedikleri yemekten zehirlendi!!!
Tekirdağ’da zehirlendikten sonra verdikleri şükür yemeğinde 25 kişi tekrar zehirlendi!!!
Manisa’nın Kırkağaç ilçesi 6. Jandarma Alay Komutanlığında yaklaşık 200 asker yedikleri akşam yemeğinden zehirlendi!!!
Sanmayın ki vakalar sadece ve sadece bunlarla sınırlı. Tek vakalarda genellikle akla gıda zehirlenmesi gelmediğinden, başka hastalık zannedilir. Bu nedenle de gıda zehirlenmesi olayları gerçek sayılarının çok çok altında değerlendirmeye girmektedir. En acısı da bu vakaların nadiren de olsa ölümle sonuçlanmasıdır tıpkı Ağrı’da yaşayan 7 yaşındaki Beritan’ın okulda öğle yemeğinde verilen soğuk sandviçten zehirlenip o küçücük yaşında hayata gözlerini yumması gibi.. Bu olayın ardından okulun yemek firması ile yaptığı ihaleyi feshetmesi de inanın ki çok etkili bir çözümdür(!) Her gün televizyonlarda izlediğimiz, gazetelerde okuduğumuz gıda terörü haberleri sağlığımızı nasıl kaybettiğimizin belgesi niteliğindedir. Bir doktor der ki : Biz, hastalıklara farklı isimler veririz…Oysa, tüm hastalıkların kaynağı aynıdır!. Yenilenler, içilenler…
Ülkemizde her geçen gün artan gıda kaynaklı hastalıklar ve kanser vakalarını da düşündüğümüzde, tüketici olarak bu durumdan rahatsız olmamak elde değildir. Yapılan araştırmalara göre kanser vakalarının %35’inin beslenme kaynaklı olduğu ortaya çıkmıştır. Ülkemizde çok yaygın olan ve hemen herkesin başına gelen gıda zehirlenmeleri lokantada, kantinde, okulda, öğrenci yurtlarında, kışlada ve toplu gıda tüketim hizmetlerinin verildiği yerlerde vatandaşlarımıza zarar vermektedir. Yanlış beslenme alışkanlıkları ve sağlıksız gıdalar yüzünden pek çok insan şeker ve kalp hastalığı, sindirim sistemi ve bağışıklık sistemini etkileyen pek çok hastalığa yakalanmakta ve bu hastalıklar insanlarda kalıcı hasarlara yol açabilmektedir. Ayrıca gıda kaynaklı hastalıklar nedeniyle işgücü kayıpları, performans düşüşü ve tedavi masrafları düşünüldüğünde olayın ekonomik boyutu büyümektedir. Bu durumun çözümü için hem toplum bilinçlendirilmeli hem de bu tür yerlerin denetimi bu konunun eğitimini almış gıda mühendisleri tarafından sık aralıklarla etkin bir şekilde yapılmalıdır.
Pek çok ünlü gıda firmasının ürünlerinde bile taklit ve tağşiş yapıldığı, kullanılması gereken katkı maddesi limitlerine uyulmadığı, ürün bileşiminin doğru bir şekilde tüketiciye yansıtılmadığı ve içine maliyeti ucuzlatmak amacıyla sağlığa zararlı maddelerin katıldığı ortaya çıkmıştır. Örneğin: Marketlere alışveriş yapmaya gittiğimizde bir gıda ürününün pek çok farklı isimde ve fiyatta çeşitlerini görmekteyiz. A firmasında bir sucuğun fiyatı 10 TL iken B firmasında 40 TL’dir. Şüphesiz ki etin kilosu 40 lira civarındayken bir kilo sucuğun fiyatının 10 TL olması beklenemez. Kilosu 10 TL olan sucuk çoğu tüketiciye güven vermemekte ancak gelir durumu düşük vatandaşlarımız bilerek ya da bilmeyerek kötünün iyisini seçmek zorunda kalmaktadır. İyiyi seçme şansımızın olmaması ve daha kötüsüyle karşılaşmamak için kötüye kanaat etme durumunda bırakılmamız da olumsuz sonuçları ard arda sıralamaktadır. Yaşanan tüm bu olaylar gıda denetimlerinin yetersiz olduğunu açıkça göstermektedir. Eksik denetimler ve usulüne uygun üretilmeyen gıdalar yüzünden halk hem sağlığından hem de cebindeki parasından olmaktadır. Bu tarz olayların önüne geçmek için ürünlere belirli kalite ve fiyat standartları getirilmeli, tüketici bilinçlendirilmeli ve halkın sahte ürünlerle kandırılıp sağlığıyla oynanmasını engelleyecek önlemler alınmalıdır.
Yine gıda terörü başlığı altında gıda üretiminde hile yapan firmaların ifşa edildiğini görmekteyiz. Ancak bu ürünlerin, son kullanma tarihi bittikten sonra yani ürünler tüketildikten sonra ifşa ediliyor olması da dikkat çeken ayrı bir noktadır. Bizler firmaların ifşa edilmesini değil, gıdalarımızın usulüne uygun koşullarda üretilip devlet eliyle işin uzmanı meslek grubu olan gıda mühendisleri tarafından denetlenmesini istiyoruz. Bize göre yapılanların önüne zamanında ve etkin denetimle geçmek mümkünken ifşa etmek doğru ve yapıcı bir yöntem değildir.
Bunlarlada bitmiyor tabi.. Aflatoksinli pul ve toz biberler, içinde et olmayan sucuk ve sosisler, içinde bal olmayan şeker ve katkı maddeleriyle bala benzetilmiş sahte bal, tekstil boyalarıyla ve paslı demirlerle siyahlaştırılmış zeytin ve içinde bir gram bile zeytinyağı olmayan, etiketinde ise zeytinyağı hatta sızma zeytinyağı yazan bitkisel yağlarla doldurulmuş sahte zeytinyağları; gıda hileleriyle ilgili sürekli karşılaştığımız haberlerden sadece bazıları. Gıda hilelerinin en dikkat çeken ve en çok tepki toplayan türü ise, şüphesiz bebek mamalarında sağlığı olumsuz etkileyen bileşenlerin tespitidir. Protein değerinin yüksek görünmesi için bebek mamalarına melamin katıldığı ve bu maddenin bebeklerde ölüme yol açabileceği medyada yer almıştır. Bir diğer haber ise bebek mamalarında GDO tespitidir. Bebeklerimize kadar ilerleyen bu sinsi gıda terörünün son bulmasını istiyoruz. Ne yediğimizi bilmek ve özellikle bebeklerimizin ne yediğini bilmek tüketiciler olarak bizim en doğal hakkımızdır.
AYRICA BELİRTMEK İSTERİM Kİ size bu yazıyı sadece bir tüketici olarak yazmıyoruz bizler aynı zamanda GIDA MÜHENDİSLERİYİZ!!! Bir tüketici olarak bu yaşananlara göz yummak zorken bir de siz biz GIDA MÜHENDİSLERİNİN halini bir düşünün. Şimdi diyebilirsiniz madem bu işin eğitimini aldınız bu konuda bu kadar yetkinsiniz de tüm bu olaylar yaşanırken siz neredeydiniz? Size şöyle anlatayım özel sektör de zor şartlar altında, uzun çalışma saatleri ve düşük ücretlerle çalıştırılıyoruz. Bu da yetmezmiş gibi yapılan tüm bu usulsüzlüklere göz yummak zorunda bırakılıyoruz. Eğer göz yummazsak da kapının önüne koyulacağımızı çok iyi biliyoruz. Ta ki denetmenler gelene kadar sürüyor bu durum sonrasında uyarı ya da cezasını alan firma ifşa edilerek sözde bütün usulsüzlüklerin önüne geçiliyor -sözüm usulüne uygun çalışan firmalar değil tabi ki ama bu firmalarda bir elin beş parmağını geçmiyor ne yazık ki
Sakın burada ki sözlerim Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nda ki denetimlerin etkisiz olduğu gibi algılanmasın. Denetimler işin eğitimini alan gıda mühendislerince yapıldığı sürece tabi ki de etkili fakat 680 bin işletmenin denetiminde 2256 gıda mühendisinin görev aldığını düşününce insan doğal olarak yaşanılan bunca olayın sebebini daha kolay anlıyor. Bizler yıllarca emek verdik bu işin eğitimini aldık fakat yıllardır tüm emeklerimiz heba edildi. Mesleğimiz yok sayılarak hem bizim hem de halkımızın sağlığıyla oynandı. Bizler sadece 8 aydır Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na atama beklemiyoruz. Bizler yıllardır mağdur ediliyor ve yapılan bu haksızlıklara dur diyeceğiniz günü bekliyoruz.
PEKİ YA SİZLER DAHA NEYİ NE KADAR BEKLETECEKSİNİZ???
KAMU BİLGİ ANDROİD Programı ile Haberlere daha hızlı ulaşın>> TIKLAYIN.