Bugünkü Resmi Gazetede FETÖ’nün tüm ayrıntılarına yer veren HSYK kararları yayımlandı.
İşte yer alan ve FETÖ’nün nasıl yapılandığını anlatan karar:
SORUŞTURMA SÜRECİ ve İNTİKAL:
“Yaklaşık yarım asırdır Türkiye’nin sosyo-politik gündeminde sözde dini referanslar üzerinden kendisine toplumsal ve kamusal bir varlık ve meşruiyet zemini inşa eden, sosyolojik bünyesi itibariyle mütesanit bir dokuya sahip olan FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü, müntesiplerini ilgili yapıya tümden sadakat ilkesi çerçevesinde doktrine etmiş, yapı mensuplarının ahlâk ve hukuk dışı her türlü eylemlerini mübah görmüştür. Mistik bir otoriteye (mehdîlik) inanmışlıkla, yandaşları için merkezi sınavlarda soru çalma, masumiyet karinesini çiğneyerek, haklarındaki suçlamayı dahi bildirmeden insanları yıllarca ceza infaz kurumunda tutarak hürriyetlerini kısıtlama şeklindeki eylemlerinde olduğu gibi kişi haklarını pervasız biçimde ihlal etme, kayırma, yalan söyleme, delil uydurma, iftirada bulunma gibi ahlâk ve hukuk dışılıkları gerçekleştirmekte ve hedefleri uğruna suç işlemekte herhangi bir beis görmemişlerdir.
Talimatlar yoluyla kollektif bir şekilde mobilize olan, kamu erkinin kritik bürokratik alanları başta olmak üzere, kamusal alanı ele geçirme refleksi ile hareket eden, mülkiye, adliye, emniyet, eğitim ve ordu içerisinde kendi özel hiyerarşisi ile illegal şekilde kadrolaşan, devletin tüm kurumlarına yerleştirdiği örgüt üyeleri ile devlet teşkilatını kendisine hizmet eder hale getiren ve adeta devlet içinde ayrı bir devlet yapısı oluşturan örgütte, sözde lider Fetullah GÜLEN tarafından verilen;
“-Esnek olun, sivrilmeden can damarları içinde dolanın!; bütün güç merkezlerine ulaşıncaya kadar hiç kimse varlığınızı fark etmeden sistemin ana damarlarında ilerleyin!
-Türkiye’deki güç ve kuvveti cephenize çekeceğiniz ana kadar her adım, erken sayılır.
-Adliye, mülkiye veya başka hayati bir müessesede bizim arkadaşlarımızın mevcudiyeti öyle ferdi mevcudiyetler şeklinde ele alınıp değerlendirilmemelidir. Yani bunlar gelecek adına bizim o ünitelerde garantimizdir. Bir ölçüde onlar bizim varlığımızın teminatıdır.
-Arkadaşlarımız o sahada kabiliyetlerini geliştirmeli, müktesebatlarım geliştirmeli esas ve zannediyorum iki yanlı olmaları itibariyle de sergileyecekleri performansta da daima takdir toplayacaklardır. Yani bu bizim cepheyi öğrenmeleri lazım arkadaşların. Yani bizim hukuk sistemimizi didik didik etmelidirler, biz bir taraftan çalışıp onların istifade edecekleri şekle getirmeliyiz, onu öyle formüle etmeliyiz, öyle tertip ve temkide tabi tutmalıyız.
-Allah’ın Resulü kuvvet dengesinin olmadığı bir yerde ortaya atılmasının hezimet ve mağlubiyetle neticeleneceğini herkesten iyi değerlendirdi ve bu sebeple de stratejisini hep temkin vc tedbirle örgütledi. Denge gözetilmediğinde hezimet ve mağlubiyetin kaçınılmaz olduğu şartlarda kahramanlık gösterisi ihanettir.
-Yani siz hâkim değilsiniz başka kuvvetler var. Bu ülkede değişik kuvvetleri hesap edecek dengeli, dikkatli, tedbirli, temkinli yürümekte yarar var ki geriye adım atmayalım… yani her şey bir oyundur. Kungfu gibi oyun, tekvando gibi bir oyun, judo gibi bir oyun her zaman insan hasmını yenmesi öyle yumruk vurup yere sermesi gibi bir şey değildir, Bazen hasımdan kaçmak, bile çok önemli bir manevra (kesinti var) çok iyi bilecek, çok iyi planlayacak ona göre yürüyeceksiniz. Kuvvet dengesi, olmadığı bir yerde kuvvete başvurmayacaksınız, teknik, taktik, yerine sizin kalbiniz önemlidir.
-Ben yine kuvvet dengesinin olmadığı için şahsen o yol yerine kendi düşüncemi yayma, kendi düşünce sistemim adına varlığı her tarafı fethetme, ele geçirme yolunu şahsen tercih ederim.
-Zaman henüz uygun değil. Bütün dünyayı omuzlayıp taşıyabileceğimiz zamana dek, tamam olacağınız ve koşulların uygun olacağı zamana dek beklemelisiniz! Bilhassa, haber alma hususunda her zaman hasım cephenin çok önünde olunmalıdır.
-Toplumun büyük kesimlerine, büyük kısımlarına, bu duygu ve düşünceyle ulaşma açısından, belli bir noktaya, belli bir kıvama gelecekleri ana kadar, bu şekilde hizmet etmeleri şart, zaruri, lüzumlu…yanlışı telafi edemeyiz.
-Türkiye’deki devlet yapısı ölçüsüne göre bütün anayasal müesseselerdeki güç ve kuvveti cephemize çekeceğimiz ana kadar her adım erken sayılır. (…) bunca kalabalık içinde ben bu dünyayı ve düşüncemi sözde mahremiyet içinde anlattım. (…) sırrınız sizin sırrınızdır. Söylerseniz siz esir olursunuz.
-Yüzlerce arkadaşlar, yüzlerce diyorum tabi. Türkiye’nin içinde binlerce yurt dışında burs veriyorlar. Amerika’da otuz küsur değişik üniversitelerde kariyer yapıyorlar. Kariyerin yapılmasının yanında kariyer yapmanın yanında ada aynı zamanda bu arkadaşlarımız orada hizmette yapıyorlar ve bu iki üç senelik ömrü olan bir şey. Daha öncede vardı üç beş arkadaş ama fakat bunlar Allah’a çok şükür organize edildi. Himmetler belli bir noktada…(kesinti) edildi. Ve şimdi orada çok iyi güdülüyorlar Allah’ın inayet ve keremiyle her sene de besleniyorlar. İngiltere’den Almanya’ya oradan Avusturalya’ya oradan Amerika’ya kadar her yerde kariyer yapan arkadaşlarımız besleniyorlar. Ve bu arkadaşlar bizim gayeyi hayalimize göre gelecekte o dünyalardaki üniversitelerdeki bizim tebliğcilerimiz olacaklar. Türkiye’ye döndükleri zaman da burada el üstünde üniversitelerdeki hocalarım olacaklar.
-Dünyada satın alınmayacak adam yoktur. Sadece fiyatları farklıdır. Birini az fiyata birini çok fiyata alırsın.”
Şeklindeki talimatlar, bir yandan kadrolaşmanın örgüt için arz ettiği önemi, diğer yandan ise, kadrolaşmanın Anayasal düzeni ele geçirmek için izlenen bir stratejik yöntem olduğunu ortaya koymaktadır.
Gizlilik ve takiye kültürünü kuruluş felsefesi olarak belirleyerek yıllar yılı kendini saklamayı başarmış olan FETÖ/PDY terör örgütü, bu süre boyunca legal görünürlüğe önem ve öncelik atfetmiş, böylece toplum içindeki meşruiyetim de sorgulanamaz bir biçimde tahkim etmeye çalışmıştır. Bu görünürlülük biçimleri kimi zaman bayrak hassasiyeti, kimi zaman Türkçe sevgisi, kimi zamanda toplumsal her katmanın bir şekilde uğrak yeri/geçiş yolu olabilecek sözde akıl ve bilim referanslı eğitim kurumlan olmuştur.
Ancak, bu eli kanlı terör örgütünün gerçek amaçlarını perdeleyen maske, dershane tartışmalarıyla (2013) yavaş yavaş inmeye başlamış ve nihayetinde hükümeti ve siyaseti dizayn etmeye yönelik gerçekleştirilen 17/25 Aralık bürokratik darbe girişimiyle de bu maske tamamen düşmüştür. Sonuçları itibariyle gerek Devlet gerek de Millet katında 17/25 Aralık bürokratik darbe girişiminin, bahse konu yapının (örgütün) bir yardım kuruluşu/hizmet hareketi olmayıp terör örgütü olduğu hususunda ortak vicdani bir kanaat (devlet ve kamuoyu nezdinde) oluşması bakımından bir terör faaliyeti ve terör örgütü olarak nazarı itibara alınmasının miladi tarihi olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. 17/25 Aralık bürokratik darbe girişimine müteakip ilk defa Devlet katında yüksek sesle FETÖ/PDY terör örgütünün silahlı bir terör örgütü olduğu açıkça vurgulanmış ve millet nezdinde de bu gür/kuvvetli ses makes/karşılık bulmuştur. Bundan sonradır ki yıllarca milletin saf halis dini ve milli duygularını kullanarak gizli ve gayri meşru amaçlarını gerçekleştirmeye çalışan bu örgüt Türk Milletinin gönlünden de bir daha dönüşü olmayacak bir biçimde kovulmuştur.” ifadelerine yer verildi.
devamını soru-cevap sayfamızda bulabilirsiniz. DEVAMI İÇİN TIKLAYINIZ